Celal Bayar’ın Dağyeni Köyünde Kalış Öyküsü!

Anılar

Celal Bayar’ın Dağyeni Köyünde Kalış Öyküsü!

Geçen haftaki köşe yazımda 3.Cumhurbaşkanımız Celal Bayar’ın kısaca hayatını anlatmış ve köyümüzde Haziran 1919 yılında 15 gün misafir olduğu evden bahsetmiştim. Bu kültür mirası evin restorasyon yapılması için yetkililerden yardım istemiştim.

Bu haftaki yazımda Rahmetli Celal Bayar’ın ağzından köyümüzde kalış öyküsünü nakletmek istiyorum.

15 Mayıs 1919 İzmir’in Yunan işgalinden önce Bayar, Aydın ve çevredeki efeleri Yunan işgaline karşı örgütlemek için Nazilli’ye oradan da Ankara’ya geçmek ister. 19 Mart’ta İzmir’i terk etmiş, işgalde Tire’de bulunuyordu. Celal Bayar Yunan askeri Tire’ye gelmeden terk etmek, dağ yolundan  Germencik’e geçmek ister.

Bayar o zamanki lakabı ile Galip Hoca, o günlerde yaşadıklarını şöyle anlatıyor.

Tire’de bulunmamız tehlikeli. Tire bitpazarından arkadaşımız Raif efendi cübbe bulup getirdi. Kir ve kokularını gidermek için bir şişe kolonya kullandım. Gece beş silahlı arkadaş atlarla, Aydın’a doğru yol aldık. Germencik Habipler köyünden geçtik. Neşediye köyüne ulaştık. Kadınlar etrafımızı çevirdiler. Fatma Dudu adındaki kadın birkaç yüz metre ileride Yunan askerlerini gösterdi. Bunlar tren köprüsünün nöbetçileri, dedi. Bizlere bol bol incir ve ekmek hediye ettiler. Gideceğimiz Aydın’ın da işgal edildiğini öğrendik. Bu kez tekrar dağ yoluna koyulduk. Akşam karanlığı basmadan Dağyeni köyüne vardık. Kara İsmail Ağa beni Ramazan hocası gelmediği için hocalık yapmam için köyde kalmamı teklif etti. Namaz hocalığı yaptım. Namaz sonrası Dağyeni köy odasında toplandık. Beni imtihan etmek istediler. Edip ve arkadaşlarım bırakıp gittiler. Yunan kuvvetlerinin ortasında kalmıştım. Nazilli’ye gitmeyi düşündüm, zorlukları vardı. Bir müddet daha kalırsam baskınla yakalanabilirdim. Germencik üzerinden Menderes nehrinden karşıya ulaşmak ve oradan Nazilli’ye gitmeyi planladım. Germencik bucak müdürü Emin Beyi (Ulucan) tanıyordum.Gizli teşkilata girip çalışmış, sağlam bir ittihatçı idi. Sakınmadan evine girebilirdim. Fakat Germencik işgal edilmişti. Germencik bucak müdürünün görevde olup olmadığını öğrenmek için mektup yazdım. Mektubu götüren köylü akşama köye geldi, benimle konuşmaktan çekiniyordu.

   -Mektup ne oldu?

   -Müdüre verdim.

   -Ne söyledi?

   -O adamı bana getir, dedi.

   -Başka?

   -Başka bir şey yok.

    -O halde yarın sabah karanlığında seninle Germencik’e gidelim olur mu?

   -Olur.

Konuştuğum köylü, evinde misafir olduğum Kara İsmail Ağa ile konuştular. Bir müddet sonra benim yattığım yatak, camiye yakın imam yanına taşındı. Misafirlikten kovulmuştum. İmamı köylünün evine yolladım.(*) Gelmesini istedim. Rahatsızmış. Bugün evden çıkmazmış. Haydi, Hocam, İsmail Ağanın evine gideceğiz. Gittiğimde, ağa yumuşak bir sesle, sizi dağ yolundan Nazilli’ye gönderecektim. Yolda soyarlar diye çekindim. Gece karanlığında Germencik’te ne işin var. Gitmek istemiştim.

Durumu anlattım. İbrahim Kocabey (Çolak İbrahim) adındaki köylünün cılız beygiri ile beni beklediğini gördüm. Köylüler ile vedalaşmak istedim, bırakmak istemediler. Köyün mezarlık dua yeri var oraya kadar gelerek beni dua ile uğurladılar. “Biz senin ne maksatla buralarda dolaştığını anladık. Bizi de unutma, Allah muvaffak etsin. Yolun açık olsun”

İbrahim Kocabey beygirin yularından tutmuş çekiyor ben beygirin üzerindeyim. Öyle vakti Germencik istasyona geldik. Her taraf Yunan askeri ile dolu idi. Beygir yorulmuş olsa ki birden yere yığıldı. Ben düştüm. Köylülerin kaldığı bir hana gittik. Burası Dağyeni köy odasından daha berbattı. Kirli hasırlar üzerine oturuyorlardı. O gün Cuma, ertesi günü Ramazan başlayacaktı. Ben handa oyalanırken beni köyden getiren İbrahim’i bucak müdürüne gönderdim. Sonra Menderes nehrinin güneyine geçip oradan da Denizli üzerinden Ankara’ya ulaştım.”

İşte böyle sevgili okurlarım. Celal Bayar’ın Dağyeni’de kalış öyküsü kısaca böyle. 3.Cumhurbaşkanımız Celal Bayar, köyümüzde 15 gün ağırlanmasının altında kalmamış köye olan minnet borcunu ödemek istiyor. Bunu da sonraki bir köşe yazımda anlatacağım.

(*) Evden atılma olayının asıl sebebi şöyle; Galip Hoca kaldığı gün boyu canı sıkılır. Odanın penceresinden avluyu seyreder, evin kadınları evin avlusundaki kara fırında ekmek yapıyorlar. Kara İsmail Ağaya, Hoca bizi pencereden seyrediyor deyince, kadınları kıskanmış ve evden göndermiştir. Galip Hoca olayı tam anlamadığından çok üzülmüş, düşündükçe gözlerinin yaşardığı söylenir.

Saygılar, Sevgiler.

Abdurrahman Balcılar

Not: Aydın mahalli Gazete “Ekspres Aydın” köşe yazım.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir