Milas’ta 55 yıllık Nazilli Lisesi yıllarından arkadaşım dostum emekli Eczacı Mustafa Kocabaşoğlu oturuyor. Ara ara kendisini ziyarete giderim. Önceki gün gene Milas’a gittim, hava çok güzeldi. Benim eski geçmiş yıllarda, Arkeolojiye çok merakım vardı. Kendisine rica ettim, birlikte kasabanın eski mahallerini dolaştırdı. Şehrin binlerce yıl öncesine eski eserler hep toprak altında kalmış, bu nedenle yeni inşaat izni verilmiyor, koruma altında…
Milas onlarca medeniyetin beşiği… Milas, en az 5 bin yıllık geçmişi ile bir tarih ve kültür kentidir. İlk çağlarda Anadolu’nun güneybatısında hüküm süren Karia Uygarlığının en önemli kentiydi. Antik çağlardaki adıyla Mylasa, bu dağlık ülkenin batısında, Sodra Dağı’nın eteğinde kurulmuştur.Bölgenin en eski halkına dair bugün pek az şey bilinmektedir. MÖ. 3.Binde Ege’de varlık göstermişlerdir.
Uzun uzun anlatıp sizleri sıkmak istemem. Gördüğüm belli başlı tarihi kalıntılardan bahsetmek istiyorum. Uzun Yuva ve Baltalı Kapı en önemli şehir içindeki tarihi kalıntılardır.
UZUN YUVA
Hisarbaşı Mahallesindeki yapı tek bir sütun ve kaidesinden oluşmaktadır. Hisarbaşı tepesinin doğusunda 3.5 metre yüksekliğindeki bir podyum üzerine inşa edilmiştir. Sütun başına leylekler yuva yaptığından, bu sütun halk arasında “Uzunyuva” olarak nitelendirilmektedir. Yapının yakınında bulunan bir yazıtın okunması sonucu, MÖ12 ile 2 yılları arasında kente yararları dokunan Menandros onuruna dikilmiş olduğu anlaşılmıştır. Menandros onur sütunu ve podyumu, Korint nizamında, tek sütun olarak ayaktadır.
Yılardır uzun sütun başına leylekler yuva yapmaktadır. Adı geçmişten ayakta kalan bu sütunun adı Uzun Yuva’dır.
Osmanlı döneminde heykele önem verilmemesi nedeniyle yabancı Arkeoloğlar kıymetli heykellerin başını kopartıp, yurt dışına kaçırmışlardır. Yukarıdaki heykeller
BALTALI KAPI
Baltalı Kapı, Milas’ın en eski tarihi kalıntılarından biridir. 5 metre yüksekliğe ve 12 metre genişliğe sahiptir. MÖ 1. yüzyıldan günümüze kadar ulaştığı söylenen bu kapı kemeri üzerinde yer alan çift yüzlü balta sembolü dikkat çekmektedir. İsmini de üzerinde bulundurduğu bu sembolden almıştır. Kapı geçmişte dağlardan getirilen suların dağıtılması için oluşturulan yolun bir parçası olarak görev yapmıştır.. Bu mimari yapıda da bölgedeki birçok yapıda kullanılan mermer cinsinden kullanılmış ve bu mermerler Sadra Dağı’dan getirilmiştir.
Kemerin üstündeki saçaklık yıkılmıştır. Dış tarafta kilit taşı üzerinde çift yüzlü kabartma bir balta tasvirinden dolayı baltalı kapı denen 5,17×12 metre ölçülerindeki bu kapı, üslubu bakımından M.Ö.I.Asrın sonunda inşa edilmiş olmalıdır.
Milas şehrinde bastığınız her metrekare toprağın altında yüzlerce tarihi eser gizlidir. Gün gelir genç arkeoloğlarımız kazmayı vurup su yüzüne çıkarıncaya kadar toprak altında kalmaya mahkumdur.
Şayet Milas’a yolunuz bir gün düşerse bu tarihi eserleri görmenizi tavsiye ederim.
Abdurrahman Balcılar