Mucize / Mert Turak’ın “Aziz” karakteri ile Oskar’lık oyunculuğu!

Sinema

350476 mert turak

Mahsun Kırmızıgül’ün hem senaristi, hem yönetmeni, hem de oyuncularından biri olduğu ‘Mucize’ sinema filmi gişe rekorları kırarak sürüyor. Mucize ikinci vizyon haftasında 463 bin seyirci ile zirvede yer alıyor. Bu film 1 Ocak 2015 tarihinde 930 sinema salonunda vizyona girdi. Bu film ile ilgili blog yazımı “Mahsun Kırmızıgül’den yaşanmış gerçek bir aşk hikâyesi filmi” adı altında 30 Aralık 2014’de yazdım. Milliyet Blog’da 22.350, şahsi blog sayfam ‘balcilar-blog.com’da da, 18.315 kişi olmak üzere 40.665 kişi okumuş.

Bu filmi ilgisiz kalamazdım, ben de dün Aydın’a gittim ve sinemada seyrettim. Çok açık yüreklilikle söyleyeyim, çok etkilendim. Beni en çok etkileyen ‘Aziz’ karakteri ve ona can veren Mert Turak oldu. Bir rol bu kadar yaşanarak, hissederek oynanır ve gerçekçi olur. İnanın film boyunca gözyaşlarım hiç kurumadı. Aslında duygusal bir yapım vardır ama, burada onun yaşadığı duyguları, bunalımları ve acılarını onunla yaşıyorsunuz. Ben de Doğu’nun bir dağ köyünde, mert insanlarının arasında onlarla yaşadım. Bence Mert Turak’ın bu oyunculuğu Oskar’lık.

mahsun-un-son-kesfi-mucize-mahsun-kirmizigul-1430145

Hele atı ile geçirdiği anlar, at ile konuşması, onunla bütünleşmesi ve onu en çok anlayanın atı olması bir gerçek. Köpeklerden sonra hayvanlar içinde insana en yakın hayvan at olduğunu hepiniz bilirsiniz. Atlar hisli hayvanlardır. Atının nefesini yüzünde ve göğsünde hissetmesi, onun en büyük ilacı oluyor. Filmin sonunda 7 yıl sonra atın tekrar Aziz’i tanıması yanına gelip, ellerini öpercesine koklaması beni benden aldı.

6

Burada kısaca Mert Turak’ı sizlere tanıtmak istiyorum. 1980 İstanbul doğumlu olan Mert, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro bölümü mezunu tiyatro ve dizi oyuncumuzdur.  Hamileyim Hamile (2009) filmini saymazsak, Mucize onun ilk sinema filmidir. İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda; Ateşli Sabır, Romeo ve Juliet, Kafes, Cabert, Leonce ile Lena, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, Eskici Dükkanı, Kantocu ve Hamlet tiyatro oyunlarında oynamıştır.

mucize-650

Dizilerde; Yılan Hikayesi (1999), Gece Martıları (2000), Cesur Kuşku (2001), Size Baba Diyebilir miyim (2004), Maki, Komiser Nevzat (2007), Başrolde Aşk (2011), Beni Böle Sev (2013)  ve şimdilerde Yeşil Deniz (2015) oynamıştır.

Hürriyet’den Ayşe Arman’a verdiği röportajdan aynen aktarmak istiyorum.

“Ben 7 yaşından beri kendimi oynayarak ifade ediyorum. Söz konusu ‘oynamaksa’ akan sular duruyor. Namusum gibi oluyor o roller. İstiyorum ki kimi canlandırıyorsam, o gerçekten size gelsin, ruhunuza değsin… Yetenek için ‘bilinçsiz yeterlilik’ denir ya, belki de öyle. Her şeyi bilerek yapmıyoruz. Sadece ben yaptığım işe âşığım onu biliyorum. 11 kere konservatuar sınavına girmiş bir adam duruyor karşında.

Hayatımda oyuncu olmaktan daha çok istediğim hiçbir şey olmadı.2 yıl önce, “Seninle süper bir film yapacağız Mert! Sana başrol oynatacağım” dedi. Bütün yapımcılar böyle sözler verir ya, çok üstünde durmadım. Sonra baktım ki iş ciddi.

Ama Mahsun Kırmızıgül, senaryoyu asla hemen vermez, yine öyle yaptı. yapacağız, s“Hâlâ üzerinde çalışıyorum! Olacak, en merak etme Mert!” dedi durdu. Zaman daralmaya başladı.

Dedim ki, “Abi bu Aziz’in hastalığı ne? Ben hastalığını bile bilmiyorum.” Ayağa kalktı ve “Bak” dedi, “Benim arkadaşım böyle biri Mert! Sen o olacaksın!” Aziz’i kısa bir canlandırdı.

Ben de 28 saniyelik bir görüntü kaydettim cebime. Zaman geçiyor, arıyorum, “Eve gel çalışalım” diyor ama hep meşgul. Ben anladım ki bunu tek başıma başarmak zorundayım. Türkiye’nin en iyi nörologlarını buldum. Randevu aldım. Aziz’in rahatsızlığı ‘serebral palsi’yle ilgili Allah ne verdiyse sordum.

En büyük şansım, Türkiye’nin en önemli jokeylerinden Sinan Apa ile çalışmak oldu. Dünya tatlısı, bir buçuk metre bir adam… “Daha önce ata bindiniz mi?” dedi, “Hayır!” dedim. “Hımmm” dedi, “Bizim 28 günümüz var!” Ama çok sakindi. “Gelin atınıza bakalım” dedi, gittik. O da ilk defa tanışacakmış Piaf’la, şahane bir Arap atı.

İçeri girdik. Dedi ki, “Biz onun alanındayız şu an. Yeni tanışıyoruz. Haydi yavaş, yavaş onun erkini, egosunu kabul edelim.” Biz diz çöktük, Piaf yanına. Burnumun dibinde kocaman bir at. Ve macera başladı…

Sinan Hoca o kadar müthiş bir hocaydı ve Piaf o kadar halden anlayan bir attı ki, bence acıdı bana, sıkı bir ikili olduk. Sekizinci derste, engel atlamaya başlamıştım. Bir süre sonra baktım ki aaa ben Piaf gibi hareket ediyorum. Onun enerjisini yansıtıyorum. Aziz herkesten daha yakındı ata. Ben de öyle oldum. En iyi rol arkadaşımdı. Sırdaşımdı. 2 buçuk ay çalıştık Kars’ta. Haftada bir gün dinlenebiliyorduk. Bir keresinde yine yukarı köye çıktım, saat sabah 8 filan, 2500 rakımdayız. “Biraz Piaf’a bineyim” dedim. Onunla her gün gittiğimiz bir yol var. O yolu ezberlemiş. Fakat nasıl bir sis var o gün, sadece 2 metre önünü belki görüyorsun. Birden dörtnala koşmaya başladı. Sisin içine koşuyoruz. Ömrüm boyunca o sahneyi hiç unutmayacağım. Ona o kadar güveniyordum ki, korkamadım bile. Ve ne yaptı dersiniz? Uçurumun kenarına kadar geldi ve durdu. Öyle sessizce durdu. Hani doğanın büyüklüğünü hissedersin ya, ben de işte o zaman Piaf’ın büyüklüğünü hissettim. Anladım ki isteseydi bütün film boyunca zorluk çıkarırdı, çıkarmadı. O da bu filmin çekilmesini istedi.

Benim bir ateşe ihtiyacım var. Bu, ilişkide de böyle, ‘Mucize’nin setinde de. Düşman yaratmalıyım önce ve onu alt etmek için oynamalıyım. Bir gerilim yaratmalıyım, onun için oynamalıyım. Tabii ki en çok kendimle savaşırım. “Ne oldu yoruldun mu?” derim. “Kapris mi yapıyorsun? Zoruna mı gitti?” Kendimle çok uğraşan bir adamım…

mucize

Mahsun Kırmızıgül sinemasını kabul etmeyen bir kesim var ama bunu tartışmak bile saçma. Başarısı ortada. Takdir etmek gerekiyor. Senaryosunu da yazıyor, filmini de çekiyor. İşini çok ciddiye alıyor. Kimseyi kırdığını görmedim sette. Saygılı ve tutkulu… Sonuna kadar aynı sevgili için savaştık. Benim için yönetmen ve oyuncu, aynı sevgili için düello eden iki silahşordur aslında. Ve bu anlamda o da bırakmadı kendi tarafını, ben de bırakmadım. Bu lafları ciddiye bile almamak gerekiyor. Bir kere herkes çok profesyoneldi.

Soykut Turan bence sadece bir görüntü yönetmeni değil, bir sanatçı. Çok iyi bir ekiptik. Bu arada benim en çok duyduğum soru şu: “Mahsun Kırmızıgül kendi mi çekiyor abi?” Bir türlü onun çektiğine inanmıyorlar. Evet, kendi çekiyor. Diyorum ki “Aynen sizin gibi, benim gibi konuşuyor. Buraya 40 istiyorum, buraya 85!” Kraşendo biliyor, koro kullanmayı biliyor, çünkü farsi biliyor, çünkü bir müzisyen ve bir dünyası var. Ama ben hâlâ açık yüreklilikle şunu söylüyorum: Beni kendi düşüne daha çok ortak etseydi, çok daha başka bir film olabilirdi.

mucize-1

Mucize’de dikkatimi çeken idealist Mahir öğretmen’in (Talat Bulut) vazife aşkı ve sabırla Aziz’e okuma-yazma öğretmesi takdire şayan buluyorum.

33 aziz ve karısı

Mucize’de aşkın mucizesi gerçekleşiyor. Aziz karısına olan aşkı sayesinde iyileşiyor. Bir oğlan bir kız çocuk sahibi oluyor.

Öz olarak, filmi burada tam olarak anlatmadım. Siz de ‘Aziz’ karakterini oynayan süper oyuncu Mert Turak’ı ve filmi seyretmek istiyorsanız bir sinemaya gidip, mutlaka bu Oskar’lık oyuncu için seyretmenizi tavsiye ederim. Süper görselleri ve müziği ile de seyredilmesi gereken bir film. Günümüz gençleri seyredin ki, 53 yıl geçmiş bir gerçek hayattan kesit olsa da, alınacak dersler çok.

Keyifli seyirler.

Saygılar ve sevgiler.

Abdurrahman Balcılar

Twitter: abdurrahman balcılar@abbalcilar

Mail : ab.balcilar@hotmail.com

Blog: milliyet.com.tr/cansever

Blog: balcilar-blog.com

Not: Görseller İnternetten alınmıştır.

Not: Görseller internetten ve Mert Turak’ın röportajı, Hürriyet’den Ayşe Araman’ın röportajından alınmıştır.

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir