Bestseller bir roman; Uçurtma Avcısı!

Kitap

keverest57i

Son okuduğum, oldukça beğendiğim, tavsiye edebileceğim bir roman “Uçurtma Avcısı”. Khaled Hosseını’nin (Halit Hüseyni) yazdığı, Joanna Trollope’nin “Muhteşem!” olarak tanımladığı, Dünyada bestseller bir kitap. Okurken zaman zaman duygulandığım, hatta gözlerimin yaşardığı, bizden Nasrettin Hoca fıkraları ile güldüğüm, Kabil’de Taliban’ın yaptığı insanlık dışı çirkinliklerden tüylerimin ürperdiği anlar oldu.

Herkese okuması için tavsiye edeceğim, roman’ın arka sayfasındaki tanıtımı şöyle:

Emir ve Hasan, Kabilde monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk… Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emirle Hasanın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur.

Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip Californiaya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasanın hatırasından kopamaz.

Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları… Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor.

Uçurtma Avcısında anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü…

Ben de çok beğendiğim, Emir Cana babasının kız isteme bölümünü aktarmak istiyorum:

“Birkaç dakika hoş beşten sonra , general genzini temizledi. Salon sessizleşti, herkes gözlerini saygıyla kucağına dikti. General başını Baba’ya doğru salladı.

Baba da kendi genzini temizledi. Söze başladı; konuşurken sık sık durup soluklanması gerekiyordu. “General Efendi, Cemile Hanım can… Bugün oğlumla birlikte, evinize büyük bir alçak gönüllülükle geldik. Siler seçkin ve saygın ailelerden… şerefli bir soydan gelen… onurlu, saygıdeğer insanlarsınız… İçim, evinizde bulunduğum şu an… size, soyadlarınıza ve atalarınızın hatırasına… sonsuz bir ihtiram ve… sınırsız saygıyla dolup taşmakta.” Durdu. Birkaç derin soluk aldı. Alnını kuruladı. “Emir can benim tek oğlum… tek çocuğum. Bana çok iyi bir evlat oldu… Umarım nezaketinize layık olur. Emir canla ben… bizi onurlandırmanızı ve oğlumu… ailenize kabul etmenizi rica ediyoruz.”

General başını salladı.

“Sizin gibi bir insanın oğlunu ailemize katmaktan büyük şeref duyarız,” dedi. “Şanınız herkesin malumudur. Kabil’de sizin aciz bir hayranınızdım, bugün de öyleyim. Ailemizin ailenizle birleşmesi, bizim için onurdur.

“Sana gelince, Emir can, seni evime hem bir evlat hem de gözümün Nur’u olan kızımın kocası olarak kabul ediyorum. Acın acımız, sevincin sevincimiz olacak. Umarım, Cemile Hala’nla beni ikinci bir ana-baba sayarsın. Biricik Süreyya’mla mutluluklar dilerim. Hayır dualarımız sizinle.”

İşte böyle Sayın Okurlar. O kadar güzel tasvirler, su gibi akıcı ve doygun.

Şiddetle tavsiye ediyorum. Mutlaka okunması gereken bir kitap…

Saygılar ve sevgiler.

Abdurrahman Balcılar

Twitter: abdurrahman balcılar@abbalcilar

Mail : ab.balcilar@hotmail.com

Blog: blog.milliyet.com.tr/cansever

Blog: balcilar-blog.com

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir